|
|
|
|
Rehberlik Yazıları 1 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KARDEŞ KISKANÇLIĞINI AŞMAK
Anneciğim, bana kardeşini özleyen çocuğun masalını anlatır mısın?’ Kadın,
bir yaşında olan kızı Şehem’e sütünü içiriyordu. Şehem, ikinci çocuğuydu.
Daha yeni yeni oturabiliyordu. Sevimli bir çocuktu. Anne ve babasını
tanıyor, onlara gülüyordu.
‘Çocuklar böyle işte. Doydular mı, hemen uyurlar.’ dedi. Kızı uyumuştu. Beş
yaşındaki oğlu Ömer’e baktı. Onu göremedi.
‘Ömer!’ diye seslendi.
Ömer’den ses çıkmadı.
‘Galiba yine sokağa çıktı.’ dedi.
Balkona çıkıp sokağa baktı. Komşu çocuklarıyla birlikte sokaktaydı.
Seslendi. Oyuna dalmıştı. Tekrar seslendi.
-Ne var anne?
-Oğlum, hadi eve gel. Daha kahvaltını yapmadın. Çabuk gel!
-Oynuyoruz anne. Aç değilim.
-Oğlum gelsene! Bak babana söyleyeceğim.
Ömer babasından çekiniyordu:
-Tamam anne. Geliyorum.
Kalktı, eve doğru yöneldi.
-Üstüne başına bak! Yine her tarafını kirletmişsin. Gel içeri, hadi gel!
Yüzünü, elini yıkayayım.
Ömer, kardeşi doğduktan sonra, sık sık sokağa çıkıyor, saatlerce kalıyordu.
Annesi ne yapacağını şaşırmıştı. Oğlunun sokaktan gelmeyişi, mahallenin
çocuklarıyla kavga etmesi, kötü sözler öğrenmesi onu üzüyordu. Birkaç kez
bunu eşine söylemiş, babası Ömer’i korkutmuştu. Ama yine vazgeçmemişti.
Korkutmak çare değil.’ diyordu.
O gün Ömer, yine üzerini kirletmiş bir şekilde eve dönünce, onu banyoya
soktu.
-Oğlum, niye sokağa kaçıyorsun böyle? Yemeğini yemeden sokağa çıkıyor,
üzerini kirletiyorsun. Kavga ediyor, kötü laflar söylüyorsun. Sen böyle
yapınca, baban da sana kızıyor.
-Evde oynayınca kızıyorsunuz ama... Hep Şehem’i seviyorsunuz.
Annesi şaşırmıştı. Ömer’in kardeşini kıskandığını biliyordu; ama bunu ondan
ilk kez duyuyordu. Demek ki, sevilmediğini düşünüyordu. ‘Olur mu öyle şey,
oğlum!’ dedi. Saçlarını okşadı. Ömer’in açıklaması ilginçti:
-Ama hep Şehem’e yeni şeyler alıyor, onunla oynuyorsunuz. Ben oynayınca,
kızıyorsunuz.
Annesi bunu hiç düşünmemişti:
O daha küçük. Bak konuşamıyor bile. Onu kucağıma alıp sütünü içirmezsem aç
kalır. Sen de benim oğlumsun. Ama sen biraz büyüdün. Konuşabiliyor,
yürüyebiliyor, yemeğini yiyebiliyorsun. Ben, baban ikinizi de seviyoruz.
Sizden
görmediği ilgiyi sokakta arayabilir
Ömer en çok Ahmet amcasıyla anlaşıyordu. Ne yapsa, amcası yine ona
kızmıyordu. Evden birisi ona kızdı mı, amcasına kaçıyordu. Amcasını
seviyordu; çünkü amcası onunla oynuyordu.
Ömer’in olmadığı bir zaman, amcası, anne ve babasıyla konuştu:
-Herkes çocuk doğurabilir. Bu zor bir şey değil; ama önemli olan, çocuk
büyütmektir. Ve bunu herkes yapamıyor. ‘Ömer, yaramaz bir çocuk, sokaktan
eve gelmiyor, orada kötü sözler öğreniyor.’ diyorsunuz. Peki siz! Ona
bağırıp çağırmaktan başka ne yapıyorsunuz?
Sanıyorsunuz ki, korkunca bir daha yapmayacak.
Ama görüyorsunuz! Babasından korkmasına rağmen, sokaktan gelmiyor.
Büyük bir adam gibi, bir yerde öylece, sakin sakin oturmasını bekliyorsunuz.
Oysa o bir çocuk! Oynamak, yaşıtlarıyla birlikte olmak istiyor. Evin içinde
oynayınca da, ona kızıyorsunuz. Kardeşine olan ilginizden dolayı, onu artık
sevmediğinizi düşünüp sokağa kaçıyor. Çünkü orada yaşıtlarıyla istediğini
yapabiliyor. Arkadaşları eğitimsiz olunca, ister istemez onlardan
etkileniyor.
Çare nedir?
Korkutmak mı?
Hayır, asla!...
Onu korkutmaya devam ederseniz, size olan güven ve sevgisini kaybedecektir.
Sizden korkmaya başlayacak, korktuğu için de evden kaçacaktır. Nereye?
Sokağa tabii ki... Sizden görmediği sevgiyi bu sefer arkadaşlarından
bekleyecektir. Arkadaşlarından sevgi görünce, huylarını alacaktır. İnsan bu!
Sevdiklerine benzemeye çalışıyor.
Ömer’i yeniden kazanmak istiyorsanız, ona daha fazla zaman ayırın. İlginizi
gördükçe sizi sevecek, sevince de size bağlanacaktır.
Daha fazla
zaman ayırın ve ilgi gösterin
Annesi, çocuğunu kaybetmek istemiyordu. Ömer’e daha fazla zaman ayırmaya
başladı. Kardeşinin sütünü içirip, onu uyuttuktan sonra, yanına gidiyor,
oyunlarına katılıyordu.
Ömer bir yıl sonra okula başlayacaktı. Onu şimdiden hazırlaması gerekiyordu.
Bir gün Ömer’le bunu konuştu:
-Bir yıl sonra okula başlayacaksın. Babana söyledim. Sana bazı kitaplar
alacak. Kalem, defter, başka şeyler. Birlikte resim yapabiliriz. Sana
hikâye, masal anlatabilirim. Ne dersin?
Ömer buna çok sevindi. Çok geçmeden hazırlıklara başladılar. Ömer kitapların
resimlerini boyuyor, annesinin hikâye ve masallarını dinliyordu. En son
dinlediği bir masal vardı. Bu masalı çok sevmişti. Masaldaki çocuğu
kendisine benzettiği için, sık sık, annesinden bu masalı istiyordu. Her
defasında:
- Anneciğim, bana kardeşini özleyen çocuğun masalını anlatır mısın? diyordu.
Annesi:
Tabii ki... deyip, anlatmaya başlıyordu:
Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde bir çocuk yaşarmış. Çocuk beş
yaşındaymış. Yeni doğmuş bir kız kardeşi de varmış. Anne ve babası, daha çok
kardeşiyle ilgilendikleri için, kardeşini sevmiyormuş. ‘Keşke kardeşim
olmasaydı.’ diyormuş.
Çocuk bir gün bunu annesine söylemiş. Annesi şaşırmış:
-Olur mu öyle şey, oğlum! Kardeşin olmasaydı, sen yalnız kalacaktın. Yalnız
kalınca da canın sıkılacaktı. Canın sıkılmasın diye, Allah, sana bir kardeş
gönderdi. Kardeşine baksana!.. Bak, sana nasıl gülüyor.
Çocuk düşünmüş düşünmüş, sonunda annesine inanmış. Kardeşini sevmeye
başlamış. Oyuncaklarını çıkarıp ona veriyor, birlikte oynuyorlarmış. Kardeşi
de ona bakıp bakıp gülüyormuş. Saçlarını tutup, bağırıyormuş.
Bir gün kardeşi hastalanmış, onu doktora götürmüşler. Evde, babaannesiyle
yalnız kalmış. Kardeşini çok özlemiş. Babaannesine, ‘Kardeşim ölmeyecek,
değil mi?’ demiş.
Birkaç gün sonra kardeşi iyileşmiş, onu eve getirmişler. Kardeşini kucağına
alıp öpmüş, öpmüş. Kardeşi onu görünce, o da sevinmiş, yine saçlarından
tutup bağırmış.
Ömer sokağa artık çok az çıkıyordu. Annesinin kendisine okuduğu hikâyelerden
ve anlattığı masallardan güzel şeyler öğrenmişti. Kardeşini seviyor,
defterine resimler çiziyordu. Sokağa çıkmak istediğinde, ‘Anneciğim, sokağa
çıkabilir miyim?’ diyordu.
Anne ve babası, Ömer’in son halinden memnundular. Sokakta öğrendiği
küfürleri çoktan unutmuş, yeni alışkanlıklar edinmişti. Canı sıkıldı mı,
annesine geliyor, ‘Bana bir hikâye okur musun?’ diyordu. Hikâyelerdeki
çocukları merak ediyor, onlar gibi olmak istiyordu. Hafta sonları, anne ve
babasıyla çarşıya çıkmak, hayvanat bahçesinde gezmek, deniz kenarında
yürümek onu mutlu ediyordu.
Son zamanlarda, merak ettiği çok şey vardı; sorular soruyordu. Yıldızları,
evde besledikleri kuşun annesini, saksılardaki çiçeklerin nasıl büyüdüğünü
öğrenmek istiyordu. Anne ve babası da, sorularını cevapsız bırakmak
istemedikleri için, kitap okumaya başlamışlardı. Bunun faydasını da
görüyorlardı. Ömer ilgiyi gördükçe, sorularına cevap buldukça sokağa daha az
çıkıyor ve sokakta gördüğü bazı kötü davranışları neden yapmaması
gerektiğini biliyordu.
Nihat DAĞLI
Zaman/Ailem
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ANKET |
|
|
|
|
|
|
|
DUYURULAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
MEB.HABERLER |
|
|
|
|
|
|
|
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE SESLENİŞİ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ATATÜRK'TEN SON MEKTUP |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|