sinifcicekleri
 
  Ana Sayfa
  Haberler
  Atatürk
  Belirli Günler
  Rehberlik
  => VERİMLİ DERS ÇALIŞMA
  => VELİLERE REHBERLİK
  => Rehberlik Yazıları 1
  Okulda Beslenme
  2.sınıf Dosyalar
  3.sınıf dosyalar
  4.Sınıf
  5.Sınıf
  Biraz da Eğlence
  Gerekli linkler
  İletişim
  Deneme Sonuçları
  Albümlerimiz
  Ankelerimiz
  Çiçeklerim
  Ziyaretçi Defteri
  Etkinlikler
sinifcicekleri copyright
Rehberlik Yazıları 1
KARDEŞ KISKANÇLIĞINI AŞMAK
 Anneciğim, bana kardeşini özleyen çocuğun masalını anlatır mısın?’ Kadın, bir yaşında olan kızı Şehem’e sütünü içiriyordu. Şehem, ikinci çocuğuydu. Daha yeni yeni oturabiliyordu. Sevimli bir çocuktu. Anne ve babasını tanıyor, onlara gülüyordu.
‘Çocuklar böyle işte. Doydular mı, hemen uyurlar.’ dedi. Kızı uyumuştu. Beş yaşındaki oğlu Ömer’e baktı. Onu göremedi.
‘Ömer!’ diye seslendi.
Ömer’den ses çıkmadı.
‘Galiba yine sokağa çıktı.’ dedi.
Balkona çıkıp sokağa baktı. Komşu çocuklarıyla birlikte sokaktaydı. Seslendi. Oyuna dalmıştı. Tekrar seslendi.
-Ne var anne?
-Oğlum, hadi eve gel. Daha kahvaltını yapmadın. Çabuk gel!
-Oynuyoruz anne. Aç değilim.
-Oğlum gelsene! Bak babana söyleyeceğim.
Ömer babasından çekiniyordu:
-Tamam anne. Geliyorum.
Kalktı, eve doğru yöneldi.
-Üstüne başına bak! Yine her tarafını kirletmişsin. Gel içeri, hadi gel! Yüzünü, elini yıkayayım.
Ömer, kardeşi doğduktan sonra, sık sık sokağa çıkıyor, saatlerce kalıyordu.
Annesi ne yapacağını şaşırmıştı. Oğlunun sokaktan gelmeyişi, mahallenin çocuklarıyla kavga etmesi, kötü sözler öğrenmesi onu üzüyordu. Birkaç kez bunu eşine söylemiş, babası Ömer’i korkutmuştu. Ama yine vazgeçmemişti.
Korkutmak çare değil.’ diyordu.
O gün Ömer, yine üzerini kirletmiş bir şekilde eve dönünce, onu banyoya soktu.
-Oğlum, niye sokağa kaçıyorsun böyle? Yemeğini yemeden sokağa çıkıyor, üzerini kirletiyorsun. Kavga ediyor, kötü laflar söylüyorsun. Sen böyle yapınca, baban da sana kızıyor.
-Evde oynayınca kızıyorsunuz ama... Hep Şehem’i seviyorsunuz.
Annesi şaşırmıştı. Ömer’in kardeşini kıskandığını biliyordu; ama bunu ondan ilk kez duyuyordu. Demek ki, sevilmediğini düşünüyordu. ‘Olur mu öyle şey, oğlum!’ dedi. Saçlarını okşadı. Ömer’in açıklaması ilginçti:
-Ama hep Şehem’e yeni şeyler alıyor, onunla oynuyorsunuz. Ben oynayınca, kızıyorsunuz.
Annesi bunu hiç düşünmemişti:
O daha küçük. Bak konuşamıyor bile. Onu kucağıma alıp sütünü içirmezsem aç kalır. Sen de benim oğlumsun. Ama sen biraz büyüdün. Konuşabiliyor, yürüyebiliyor, yemeğini yiyebiliyorsun. Ben, baban ikinizi de seviyoruz.
Sizden görmediği ilgiyi sokakta arayabilir
Ömer en çok Ahmet amcasıyla anlaşıyordu. Ne yapsa, amcası yine ona kızmıyordu. Evden birisi ona kızdı mı, amcasına kaçıyordu. Amcasını seviyordu; çünkü amcası onunla oynuyordu.
Ömer’in olmadığı bir zaman, amcası, anne ve babasıyla konuştu:
-Herkes çocuk doğurabilir. Bu zor bir şey değil; ama önemli olan, çocuk büyütmektir. Ve bunu herkes yapamıyor. ‘Ömer, yaramaz bir çocuk, sokaktan eve gelmiyor, orada kötü sözler öğreniyor.’ diyorsunuz. Peki siz! Ona bağırıp çağırmaktan başka ne yapıyorsunuz?
Sanıyorsunuz ki, korkunca bir daha yapmayacak.
Ama görüyorsunuz! Babasından korkmasına rağmen, sokaktan gelmiyor.
Büyük bir adam gibi, bir yerde öylece, sakin sakin oturmasını bekliyorsunuz. Oysa o bir çocuk! Oynamak, yaşıtlarıyla birlikte olmak istiyor. Evin içinde oynayınca da, ona kızıyorsunuz. Kardeşine olan ilginizden dolayı, onu artık sevmediğinizi düşünüp sokağa kaçıyor. Çünkü orada yaşıtlarıyla istediğini yapabiliyor. Arkadaşları eğitimsiz olunca, ister istemez onlardan etkileniyor.
Çare nedir?
Korkutmak mı?
Hayır, asla!...
Onu korkutmaya devam ederseniz, size olan güven ve sevgisini kaybedecektir. Sizden korkmaya başlayacak, korktuğu için de evden kaçacaktır. Nereye? Sokağa tabii ki... Sizden görmediği sevgiyi bu sefer arkadaşlarından bekleyecektir. Arkadaşlarından sevgi görünce, huylarını alacaktır. İnsan bu! Sevdiklerine benzemeye çalışıyor.
Ömer’i yeniden kazanmak istiyorsanız, ona daha fazla zaman ayırın. İlginizi gördükçe sizi sevecek, sevince de size bağlanacaktır.
Daha fazla zaman ayırın ve ilgi gösterin
Annesi, çocuğunu kaybetmek istemiyordu. Ömer’e daha fazla zaman ayırmaya başladı. Kardeşinin sütünü içirip, onu uyuttuktan sonra, yanına gidiyor, oyunlarına katılıyordu.
Ömer bir yıl sonra okula başlayacaktı. Onu şimdiden hazırlaması gerekiyordu. Bir gün Ömer’le bunu konuştu:
-Bir yıl sonra okula başlayacaksın. Babana söyledim. Sana bazı kitaplar alacak. Kalem, defter, başka şeyler. Birlikte resim yapabiliriz. Sana hikâye, masal anlatabilirim. Ne dersin?
Ömer buna çok sevindi. Çok geçmeden hazırlıklara başladılar. Ömer kitapların resimlerini boyuyor, annesinin hikâye ve masallarını dinliyordu. En son dinlediği bir masal vardı. Bu masalı çok sevmişti. Masaldaki çocuğu kendisine benzettiği için, sık sık, annesinden bu masalı istiyordu. Her defasında:
- Anneciğim, bana kardeşini özleyen çocuğun masalını anlatır mısın? diyordu. Annesi:
Tabii ki... deyip, anlatmaya başlıyordu:
Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde bir çocuk yaşarmış. Çocuk beş yaşındaymış. Yeni doğmuş bir kız kardeşi de varmış. Anne ve babası, daha çok kardeşiyle ilgilendikleri için, kardeşini sevmiyormuş. ‘Keşke kardeşim olmasaydı.’ diyormuş.
Çocuk bir gün bunu annesine söylemiş. Annesi şaşırmış:
-Olur mu öyle şey, oğlum! Kardeşin olmasaydı, sen yalnız kalacaktın. Yalnız kalınca da canın sıkılacaktı. Canın sıkılmasın diye, Allah, sana bir kardeş gönderdi. Kardeşine baksana!.. Bak, sana nasıl gülüyor.
Çocuk düşünmüş düşünmüş, sonunda annesine inanmış. Kardeşini sevmeye başlamış. Oyuncaklarını çıkarıp ona veriyor, birlikte oynuyorlarmış. Kardeşi de ona bakıp bakıp gülüyormuş. Saçlarını tutup, bağırıyormuş.
Bir gün kardeşi hastalanmış, onu doktora götürmüşler. Evde, babaannesiyle yalnız kalmış. Kardeşini çok özlemiş. Babaannesine, ‘Kardeşim ölmeyecek, değil mi?’ demiş.
Birkaç gün sonra kardeşi iyileşmiş, onu eve getirmişler. Kardeşini kucağına alıp öpmüş, öpmüş. Kardeşi onu görünce, o da sevinmiş, yine saçlarından tutup bağırmış.
Ömer sokağa artık çok az çıkıyordu. Annesinin kendisine okuduğu hikâyelerden ve anlattığı masallardan güzel şeyler öğrenmişti. Kardeşini seviyor, defterine resimler çiziyordu. Sokağa çıkmak istediğinde, ‘Anneciğim, sokağa çıkabilir miyim?’ diyordu.
Anne ve babası, Ömer’in son halinden memnundular. Sokakta öğrendiği küfürleri çoktan unutmuş, yeni alışkanlıklar edinmişti. Canı sıkıldı mı, annesine geliyor, ‘Bana bir hikâye okur musun?’ diyordu. Hikâyelerdeki çocukları merak ediyor, onlar gibi olmak istiyordu. Hafta sonları, anne ve babasıyla çarşıya çıkmak, hayvanat bahçesinde gezmek, deniz kenarında yürümek onu mutlu ediyordu.
Son zamanlarda, merak ettiği çok şey vardı; sorular soruyordu. Yıldızları, evde besledikleri kuşun annesini, saksılardaki çiçeklerin nasıl büyüdüğünü öğrenmek istiyordu. Anne ve babası da, sorularını cevapsız bırakmak istemedikleri için, kitap okumaya başlamışlardı. Bunun faydasını da görüyorlardı. Ömer ilgiyi gördükçe, sorularına cevap buldukça sokağa daha az çıkıyor ve sokakta gördüğü bazı kötü davranışları neden yapmaması gerektiğini biliyordu.

Nihat DAĞLI
Zaman/Ailem
 
ANKET  
 

Sınıftaki çalışmaları yeterli buluyor musunuz?
Evet
daha iyi olabilir
fena değil
hayır

(Sonucu göster)


 
DUYURULAR  
 

 

ÇALIŞMA SAYFALARINA .sınıf 2.Yazılı tarihleri e-okul'a işlenmiştir. .

1.Yarıyıl deneme sonuçları açıklandı.

Sınıf çalışmalarımız,Etkinlikler sayfasında..

2.yarıyıl 6Şubatta başlayıp 08 Haziran 2012 de sona erecek.

Öğrencilerimize faydalı linkler,Linkler sayfamızda .

Sınıfımızdan ve okulumuzdan haberler haber sayfamızda.

5.F sınıfı .2,dönem 2. veli toplantısı 21 Nisan cumartesi günü yapılacaktır.

 

 
MEB.HABERLER  
   
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE SESLENİŞİ  

 

 

 
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE SESLENİŞİ !

*Ey Türk gençliği! Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza değin korumak ve savunmaktır.

Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli hazinendir. Gelecekte de, seni bu hazineden yoksun kılmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır.

Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyeti savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanaklar ve koşullar çok elverişsiz bir nitelikte belirebilir. .

Bağımsızlığına ve cumhuriyetine göz dikecek düşmanlar, tüm dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. .

Zorla ve aldatmaca ile kutsal yurdunun tüm kaleleri alınmış, tüm gemi yapım yerlerine girilmiş, tüm orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine düşman girmiş olabilir

Tüm bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olmak üzere, yurt içinde yönetimin başında olanlar, aymazlık ve sapma, hatta sapkınlık içinde bulunabilirler. .

Dahası, bu yöneticiler kişisel çıkarlarını, saldırganların politik amaçlarıyla birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde yıkkın ve bitkin düşmüş olabilir.

*Ey Türk geleceğinin evladı! İşte, bu durum ve koşullar içinde bile görevin; Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Gereksinim duyacağın güç damarlarındaki soylu kanda vardır. K.ATATÜRK .

 
ATATÜRK'TEN SON MEKTUP  
 
Atatürk'ten Son Mektup !
Ey Ölümsüz Atam;

Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin anılarda şehitler. Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin. Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin ? Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

Bana, muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan… Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ? Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ? Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. .

Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz. Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın ! Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların… Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız ; Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı… Kitaplar… Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar… Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü… Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş, Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken. Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen ? Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla. Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister, Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter ! Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

Gereksinim duyduğum güç damarlarımdaki soylu kanda vardır.

 

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol